İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, “İBB Habitat Şişli”de gençlerle buluştu.
14 Mayıs seçimlerinde kazanan olmadığını söz eden İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olan ve seçimlerde yüzde 5,17 oranında oy alan Sinan Oğan ile ilgili de, “Muhalefetin bütününde kim var? Kılıçdaroğlu var, Sinan Oğan var. Nelerde farklı konuşuyorlar? Aslında farklı konuştukları bir şey yok. Mülteci konusunda tıpkı şeyleri söylüyorlar. Milliyetçilik konusunda birebir şeyleri söylüyorlar” dedi.
İkinci tipe kalan seçimin mukadderatını gençlerin belirleyeceğini lisana getiren İmamoğlu şunları söyledi:
PKK TERÖR ÖRGÜTÜ. FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ. YILLARDIR BİZ SÖYLÜYORUZ BUNU: Burada yani en kritik salt şey, gençler. Yani yeni seçmenlerin kararı. ‘Ulaşamadığımız bir yer var mı, eksik söylediğimiz ya da eksik bıraktığımız bir yer var mı’ diye merak ediyorum. Sandık istikametine ayrıyeten çalışıyoruz. Niçin? Zira istediğimiz oyu alamadık. Açık. Fakat birinci çeşitte kazanan var mı? Yok. Aslında ikinci çeşitte maç 0-0 başlıyor. Artık yeni bir maça başlıyoruz. Hatta şöyle bakabiliriz. Bugünkü iktidarı istemeyen yüzde 50,5 var birinci seçimde. Ya da yüzde 51 var bence. Pekala muhalefetin bütününde kim var? Kılıçdaroğlu var, Sinan Oğan var. Nelerde farklı konuşuyorlar? Aslında farklı konuştukları bir şey yok. Mülteci konusunda tıpkı şeyleri söylüyorlar. Milliyetçilik konusunda birebir şeyleri söylüyorlar. Ya da bakmayın iktidar işte diyor ki, ‘Sen vatan haini, sen vatansever, sen inançlı, sen inançsız…’ Artık burada kim kime, ‘inançlı, inançsız’ diyebilir ki? İnanç, Allah’la kul ortasında. Kim karışabilir bunu? Milliyetçilik… Kim daha vatansever değil? Hepimiz vatanseveriz. Yarın 19 Mayıs’ı kutlayacağız. Bayraklarımızı elimize alacağız. Yahut kimin Atatürk’le sorunu var, kimin yok? ‘Efendim PKK’yla ilişkili…’ Kim PKK’yla alakalı? PKK terör örgütü. FETÖ terör örgütü. Yıllardır biz söylüyoruz bunu. Birileri söylemezken söylüyoruz biz bunu.
MEDYA BELİRLİ BİR BÖLÜMÜN ELİNDE: Şunu konuşmuyoruz: Daha çok kütüphane yapalım. Teknolojide daha çok adımlar atalım. Gençlerin yaratıcılıklarına fırsatlar sunalım. Yahut gençlerin mucit olmaları için daha âlâ bir eğitim sistemi ortaya koyalım. Çok özür diliyorum, ben kendim de çocuklarıma o denli diyorum, yanlış anlamayın; yarış atı üzere yarıştırılan gençler değil de yeteneklerine nazaran yönlendirilen bir eğitim ve bir hayat oluşturalım gençlere. Bunları konuşmuyoruz; sen inançlı, o milliyetçi, o değil, öbürü vatan haini… Bunun üstüne, o örtülü konulan bir sistemle bir sistem yapılıyor ve o sistem üzerinden, ‘Hadi oy verin, vermeyin’ kısmına geliyor sıkıntı. Halbuki diğer meselelerimiz var bizim. Yani gençlerin birinci sorunu bu. Gençlerin ikinci sorunu; bana nazaran işte işsizlik, yoksulluk. Siz daha tahminen o düzeyde değilsiniz. Şu an eğitim basamağındasınız, fakat âlâ eğitim alanlar da işsizlikle uğraşıyor. Eğitimi âlâ olmayan, okuyamayan gençler de işsizlikle uğraşıyor. Gelecekle ilgili tasaları çok yüksek. Bunlar gibi… Bunları konuşmadık seçimde ya. Niçin? Medya, muhakkak bir bölümün elinde. Sistem belirli bir bölümün elinde.
YETERİNCE SESİMİZİ DUYURAMADIK: Biz gereğince sesimizi duyuramadık. Fakat kalabalıkları anlattık. Mitingler yaptık. Kendi mecralarımızdan anlatmaya uğraş ettik; toplumsal medya vesaire. Orada da kirletilen şeyler var. Bir bakıyorsun, ben çok yakışıklıyken, adam bizi şeytanlaştırabiliyor fotoğrafta. Bunlar da mümkün. Ben, bu işe başvuranları tasvip etmiyorum. Çok büyük kötülük yapıyorlar insanlarımıza. Milletimize, memleketimize, gençlerimize, çocuklarımıza çok büyük berbatlıklar yapıyor. Onun için ben, kimi davetler yapacağım. Hem Türkiye Gönüllülerini çağıracağım bu hafta hem partilerin sandık görevlilerini çağıracağım. Onlarla dertleşeceğim, motive edeceğim. Hem de ‘Ben bu işte varım, ne yapabilirim diyenleri de çağıracağım, anlatacağım onlara, ne yapmamız gerekiyor 8-9 günde. ‘Ne yapılabilir ki 8-9 günde?’ Vallahi çok şey yapılabilir. Ben bu fırsatı buldum ve mesela sizinle 15 dakika konuşmak istedim, hislerimi alın diye. ‘Ne olacak ki işte 30 bireyiz?’ Hayır. Ben artık 30 bireyle konuştuğum vakit, aslında sizin sayenizde en az en az 5-10 bin şahsa konuşmuş olurum. Siz anlatacaksınız bunu arkadaşlarınıza.
FİRESİZ OY KULLANIN: Bu bakımdan lütfen bunu konuşun, paylaşın. Oy kullanacaksınız, firesiz oy kullanın. Alışılmış ki biz kendimizi oy istiyoruz. O başka, ancak evvel firesiz oy kullan. Bunu istiyoruz. İşin özü şu: Hakikaten kıymetli bir vakit kısmındayız. Ben, kalan günlerin tamamı İstanbul’da olacağım. Açık davetler yapacağım. Toplumsal medyadan duyuracağım. ‘Ya gitsem mi, gitmesem mi…’ Vallahi gelin. Konuşacağımız şeyler bunlar. Bize berbat söylenen kelama, karşılığını vereceğiz. Fakat kimse hakkında makûs konuşmayacağız. Hani bana mahpus kararı verdiler ya; ‘ahmak.’ Bana ‘ahmak’ diyen ‘ahmak’ dedim aslında. Yalnızca karşılık verdim, ancak onlar döndü bana mahpus cezası verdiler, onu söyleyene bir şey yapmadılar. Biz yalnızca bize söylenilen makûs kelamın karşılığını vereceğiz. Palavra söylediğini ya da iftira attığını anlatacağız. Onun dışında vallahi de billahi de daima bu türlü hoş şeyler konuşacağız. Münasebetiyle geleceği anlatacağız. Gelirseniz seviniriz. (HABER MERKEZİ)